InsurTech çerçevesinde sigorta şirketlerinde teknolojik dönüşüme dair bir uygulama

Geçtiğimiz aylarda bir toplantı için Hamburg’daydım. Dört buçuk saat boyunca dijitalleşme stratejilerini beraber hayata geçirmek istediğimiz müşterimize sigortacılığın geleceğinin ne olmasını beklediğimizi ve sigorta şirketlerinin bu beklentilere göre hangi aksiyonları almaları gerektiğini anlattık. Elementer, hayat, sağlık ve reasürans alanındaki operasyonların tek bir IT stratejisi etrafında nasıl şekillendirilebileceğini, bu önemli hedefin InsurTech ile nasıl kolaylaştırılabileceğini özetledik. Toplantıda çizdiğim resim aslında Sigorta Gündem’de yazdığım yazılarda da mevcut. Ancak hepsini art arda sıraladığımızda müşterimizin proje ekip yöneticisi normalde çok soru sorduğunu ancak bu anlatım sonrasında şimdilik bütün soru işaretlerinin giderildiğini belirtti. Bu önemli stratejik dönüşümün proje yönetim teknikleri çerçevesinde gerçekleştirilecek olması ve ayrılan bütçe, bu değişimi ne kadar önemsediklerini göstermekte. Bu proje için geç kalmış olduklarını düşünmekle birlikte her proje adımını izlemek istemeleri, üst yönetimin dijital dönüşümün gerekliliğine olan inancını da göstermekte.

Öncelikle sigorta sektörünün ana mesajının ‘Me, Free, Easy’ olacağını belirttik. Yani gerçekleştirilecek bütün stratejilerin bir sigorta şirketini ürünleri, hizmet kalitesi, süreçleri ve personeli ile getireceği nokta. Sigorta sektörü kişisel konfigürasyona (sadece sahip olunan risklerine uygun teminatların alındığı bir sistem)  uygun hale gelecek (Me), yalın ve anlaşılır olacak (Free – bu özellik hayat sigortası ürünlerinde ciddi bir pazar artışını beraberinde getirecek), her yerden ve ne zaman istenilirse ulaşılabilir olacak (Easy). Sigorta sektrörünün bu parlak geleceği beş ana teknolojik akım çerçevesinde şekilleniyor olacak. Bu akımlar; dijitalizasyon ve çeşitlenen dağıtım kanalları (omnichannels), büyük veri yönetimi ve analizi, dönüşüm için gerekli hukuki yapının ve yeterli siber güvenliğin sağlanması (GDPR ve IDD bu konuda önemli adımlar) ve teknolojide öne çıkan ve sigorta sektörüne büyük etkisi olmakta olan ve olacak sekiz ana yenilik (AI – yapay zeka, IoT – nesnelerin interneti, Blockchain, Drones, Robot, AR – arttırılmış gerçeklik, VR – sanal gerçeklik, 3D – üç boyutlu görüntüleme veya yazıcı). Bu süreçte sigorta sektörü üç yenilik ile de tanışacak. Bunlar; teknolojik gelişmelerin sigorta sektöründe yaratacağı dönüşümün hızı, farklı sektörlerden sigortacılığa giriş yapan oyuncularda yaşanan artış ve farklı ekosistemlerde geliştirilen yeni iş modellerinin sigorta sektöründeki uygulamaları. Genel çerçeveyi bu şekilde özetlerken öne çıkardığımız dört özellik ise şirketlerin dijital ikizlerinin önemi (digital twin), şirketlerin anti-kırılganlık özelliğine (anti-fragility) nasıl sahip olabilecekleri, şirketin faaliyetlerine dair hayata geçirilmesi gereken bütüncül bir bakış açısı (holistic view) ve bu maddelerin aslında hepsinin bir alt maddesi olan sürdürülebilirlik (sustainability) idi.

Bizim projemiz ana çerçevede bilgi teknolojileri ile ilgili olduğundan bu değişim sürecinin proje yönetim teknikleri çerçevesinde beş ana etapta gerçekleştirilebileceğini öngördük. Bunlardan ilki proje planının oluşturulması ve bu planın üst yönetim tarafından onaylanması, ikinci adımda değişim yönetiminin gerçekleştirilmesi, sonrasında proje risk yönetim çalışmalarının tamamlanması, uygulama öncesinde kalite testlerinin gerçekleştirilmesi ve son aşamada uygulamanın hayata geçirilmesi. Bu aşamada belirlediğimiz 11 performans göstergesi ise aralarında üst yönetimin desteği, gerekli fon kaynaklarının sağlanması ve standart kullanıcı testleri yanında farklı perspektifte değerlendirmeler yapılabilmesi gibi önemli kontrol noktalarını barındırmakta.

Gerçekleştirdiğimiz ilk toplantıda proje yönetiminin birinci adımı olan stratejik çerçevenin çizilmesini (conceptualization) yani şirketin aslında neyi başarmak istediğini tanımlamış olduk. Sonrasında projede altı ana süreç daha gerçekleştiriliyor olacak. Öncelikle bu amacı nasıl gerçekleştireceğimize karar vereceğiz. Müşterilerinin aslında neye ihtiyacı olduğu tanımlayıp bu hedef çerçevesinde harekete geçilecek. Hareket planı tanımlanacak ve bu plan çerçevesinde elde edilecek sonucun aslında elde edilmesi planlanan sonuç olduğundan emin olunacak. Sonrasında uygulama aşamasına geçilecek ve şirketteki ilgili departmanların eğitimi gerçekleştirilecek. Tabi bununla da bitmiyor. Elde edilen sonucun kullanılan bütün bütçe ve çalışma saatlerine değip değmediği değerlendirilecek ve eğer sağlanan marjinal faydanın kullanılan kaynakların toplamından fazla olduğuna kanaat getirilirse proje olumlu bir değer yaratarak tamamlanmış olacak. Aslında standart bir proje yönetim süreci. Sigorta sektörü için yeni olan ise bu adımların artık sektördeki her bilgi işlem dönüşüm süreci için standart hale gelecek olması.

Kısaca InsurTech ile sigorta sektörünün sahip olacağı şeffaflık ve ölçülebilirlik sadece finansal tablolar için değil müşterisinin teminat ihtiyacı ilk ortaya çıktığı andan başlayarak bütün sigortacılık adımlarına yayılıyor olacak ve sigorta şirketleri ilk defa süreçlerine ve dolayısıyla müşterisine tam anlamıyla hakim hale gelecek. Bu mühtiş gelişmenin yaratacağı olumlu sosyal etki ise diğer hiçbir sektöre benzemeyecek. Çünkü, ne bankacılık ne de finansal sektörünün diğer alanları sigorta sektörü kadar dönüştürücü, insanların hayatına en zor zamanlarında dokunan ve bir dalgakıran gibi önemli yıkımların etkilerini inanılmaz derecede azaltan bir yapıya sahip değiller. Bu olumlu ve toplumun geneline yayılabilen etki sadece sigorta sektörü için söz konusu. Dolayısıyla InsurTech, medeniyetimizin gelişimi açısından diğer bütün benzerlerinden (fintech, wealthtech vs) daha önemli sonuçlar yaratıyor olacak.                        

Son olarak, ‘Dijital İkiz’ yazımda Hamburg’un dijital dönüşüm konusunda nasıl bir merkez haline geldiğine kısaca değinmiştim. Sadece sigorta sektörü için değil bankacılık, müşteri deneyimi yönetimi, televizyon programları ve gösteri sanatları için de aranılan birçok dijital çözümü en kaliteli haliyle ve son teknolojiyi kullanarak sunabilen bir pazar yaratılmış ve Alman ekonomisi içerisindeki ağırlığı her geçen gün artmakta. Aslında bu canlı ve geleceği çok parlak atmosferin Münih’te oluşturulabilmesini çok isterdim. Böylece sigorta sektörüne en azından ortak lokasyon avantajı ile daha kolay etki edebilirlerdi.

#Digitalisation, #InsurTech, #DigitalTwin, #GDPR, #MeFreeEasy, #ProjectManagement, #DigitalConversion, #ZeynepStefan

 2,721 total views,  3 views today

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published.