BDDK’nın yeni taslağı sigorta sektörüne nasıl yansıyacak?
BDDK’nın dijital bankacılıkla ilgili yayınladığı taslak, çok yakında sigorta, emeklilik ve reasürans piyasası için de benzer bir adımın atılacağına işaret. Sadece dijital platformlarda hizmet verecek şirketlerin kurulumu ve sunulacak ürünlere göre çeşitlenen bir sermaye yapısının yanı sıra dijitalleşme sayesinde düşen operasyonel maliyetlerin sağladığı avantaj düşük prim bedellerine dönüştürülebilir, piyasadaki şirket ve ürün çeşitliliğinin artması beraberinde genişleyen sigortalı havuzu ve dolayısıyla daha doğru bir risk değerlendirmesini getirebilir…
BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), merakla beklenen dijital bankaların faaliyet esasları ile servis modeli bankacılık hakkında yönetmelik taslak metnini 20 Ağustos tarihinde yayınladı. Sermaye yeterliliği ve büyüme kapasitesi ile dijital bankacılık hizmetinin sınırlarını belirleyen taslak, 1 Ocak 2022 itibarıyla işlerlik kazanacak.
Dijital bankacılık hakkındaki bu önemli çalışma bana uzun zamandır Avrupa piyasasında gözlemlediğim bir döngüyü hatırlattı. ECB (Avrupa Merkez Bankası), özellikle dijitalleşme alanında yaptığı düzenlemeleri, sadece finansal piyasanın önemli oyuncuları olan bankalar değil sigorta ve reasürans şirketleri için de bir yol gösterici olarak öne çıkarmıştı. Salgının finansal piyasalara etkisinin ilk hissedildiği dönem olan Şubat 2020’de bir genelge yayınlayarak, bankalardan acil durum eylem ve iş sürekliliği planlarını kontrol etmelerini, eksiklikleri varsa kendisine bildirerek hemen tamamlamak için gerekli aksiyon planının oluşturulması gerektiğini belirtmişti.
O dönemde Almanya’nın en büyük sigorta şirketinin yeni kurulan direkt satış iştirakiyle bir proje yürütüyordum ve Yunanistan kökenli bir risk yöneticisi (CRO) ile kapsamlı bir risk analiz çalışması yapıyorduk. Bu gelişmeyi duyunca hemen kendisini arayarak ECB’nin bu hamlesinin ardından EIOPA’nın (Avrupa Sigorta ve Emeklilik Sektörleri Düzenleyici Kurumlar Birliği) da geleceğini ve sigorta ve reasürans şirketleri için de benzer bir kontrolün hızla masaya koyulacağını söylemiştim. Şirket yeni kurulduğu için kapsamlı iş analizleri yoktu ve bu konuşmadan sadece üç hafta sonra EIOPA da taleplerini şirketlere iletti ve sadece bir haftalık bir sürede acil eylem planlarını hazırlamalarını istedi.
Düzenleyici kurumlar ve gerektiğinde sektörler arasındaki bu bağlantı kurma yeteneği birçok konuda işime yaramıştır. BDDK’nın taslağını okuyunca da benzer bir kanunun Türkiye sigorta, emeklilik ve reasürans sektörü için de yolda olduğunu düşündüm.
Kapsayıcı ve Avrupa’daki örneklerle uyumlu görünüyor
Taslak metinle ilgili detaylı bir analiz yazmıştım. Burada ve bir sonraki yazımda ise sigorta sektörünün bu metinden ne anlaması gerektiğine değineceğim. Öncelikle başlangıç metni olarak gayet kapsayıcı ve Avrupa’daki örneklerine benzer bir oluşum yapısı öngören bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.
Avrupa’daki düzenleme örnekleri genelde en çok ihtiyaç duyulan ödeme sistemleri (PSD2) ve uzaktan müşteri edinimi (KYC AML) üzerine yoğunlaşmış olsa da Türkiye piyasası KYC dışında ödeme sistemleri ve kara para aklama faaliyetleriyle ilgili uzun zaman önce gerekli düzenlemeleri hayata geçirmiş durumda.
Sigorta sektörü özelinde çıkarım yaparsak, sadece dijital platformlarda hizmet verecek şirket kurulumu ve sunacağı ürünlere göre çeşitlenen bir sermaye yapısının yanı sıra dijitalleşme sayesinde düşen operasyonel maliyetlerin sağladığı avantaj düşük prim bedellerine dönüştürülebilir, piyasadaki şirket ve ürün çeşitliliğinin artırılması beraberinde genişleyen sigortalı havuzunu ve dolayısıyla daha doğru bir risk değerlendirmesini getirebilir.
Rekabeti fiyat değil hizmet kalitesine kaydıracak kavram
BDDK tarafından hazırlanan taslakta ortaya çıkan “white-label” (WL) da aslında aynı süreçler için teker teker ceplerinden para ödeyen, sonra da kârsızlıktan yakınan sigorta şirketlerinin ihtiyacı olan çok önemli bir kavram. Benzeri 2017 yılında Swiss Re tarafından IPTIQ çatısı altında hayata geçirilen ve alanında bir ilk olan bu kavramı Türkçeye “anonim temel sigortacılık hizmeti” olarak çevirebiliriz.
Türkiye sigortacılık sektörünün gelişiminin merkezi olacak fiyat temelli rekabetin yerini hizmet kalitesi temelli rekabete bırakması aslında WL kavramı operasyonların tek elde toplanmasını, hem maliyet hem de kapasite avantajının sağlanmasını ve sigorta şirketlerinin müşterilerine dokunan fark yaratacak alanlarda rekabet etmesini öngörüyor. Böylelikle standart operasyonların yürütülmesi için kullanılmak zorunda kalınan kısıtlı bütçe inovatif ürünlerin geliştirilmesi ve sigortalı havuzunun geliştirilmesi için kullanılabilecek ve fon birikiminin hızlanarak artması sağlanacak. Bu sürecin geniş detaylarına devam eden yazılarımda değiniyor olacağım.
Her ne kadar bir süredir finansın başka bir alanında görev alıyor olsam da finansal platformlar oluşturan şirkette deneyimlediğim birçok uygulama sigorta sektörü için de ufuk açıcı ve ufak değişikliklerle uygulanabilir nitelikte. Sadece sigorta ve reasürans değil dijital bankacılık gibi uçsuz bucaksız bir oyun alanında da beslenebilmek ve buradaki deneyimle finansın geleceğini öngörmeye çalışmak harika bir deneyim.
1,492 total views