Açık Sigortacılığa İlk Adımlar

Ömer Aras’ın kitabında yer alan radikal kişiselleştirme (extremist customisation) ve platformlaşma (platformisation) kavramları tek başına bir kitap konusu olabilecek kadar detaylı incelenmeyi hak ediyorlar. İlk okuduğumda, her ne kadar bankacılık sektörü için söylenmiş olsa da sigorta sektörünün varacağı yeri ne kadar güzel ifade ediyor diye düşünmüştüm. Böylelikle sigorta sektörünün geleceğini tanımlayan kelime sayısını beşe çıkarıyorum: Me; Free; Easy; Radikal Kişiselleştirme ve Platformlaşma. Aslında yazması çok kolay, ancak hayata geçirmesi ne kadar da zor! Nedenini kısaca anlatayım.

Birincil veya İkincil? İşte bütün mesele bu!

Sigorta şirketlerinin birincil faaliyetlerini (sigortacılık değer zincirindeki beş ana adım / ürün ve servis geliştirme, pazarlama ve satış faaliyetleri, poliçe üretimi, hasar süreci ve fon yönetimi) gerçekleştirebilmek için ikincil süreçlerinde yer alan birçok faaliyeti (veri analizi, şirket altyapısı (finans, bilgi işlem, risk yönetimi), reasürans ve insan kaynakları yönetimi) şirket adı fark ettirmeyecek kadar benzer şekilde gerçekleştirdiklerini biliyoruz. Nedeni ise ikincil adımlar için standartların net bir şekilde belirlenmesi ve düzenleyici kurum tarafından süreç kalitesinin yakından takip edilmesi. Bununla birlikte birincil adımlar zordur. İnovasyon ister, farklı düşünebilmeye ve kaliteli insan kaynağına gereksinim duyar. Bu sebeple genellikle rekabet, birincil adımlardan ziyade ikincil adımdaki ufak farklılıklar eksenine kaydırılmak istenir. Nedeni ise bunu gerçekleştirmenin daha kolay olmasıdır. İşte tam bu aşamada karşımızda bankacılık sektöründe uzun zamandır var olan ancak sigortacılar için yakın zamanda ortaya çıkan bir kavram belirmekte: Açık Sigortacılık.

Açık Sigortacılığa Doğru

Açık bankacılığın sigorta sektöründeki izdüşümü olan açık sigortacılık, kısaca yukarıda saydığımız ikincil adımdaki faaliyetler ile birincil faaliyetler arasında net bir ayrım konulması anlamına gelmekte. Birincil adımların olduğu grupta yer almak isteyen şirketler markalarıyla yola devam ederken ikincil adımlarda kalmak isteyen şirketler markalarını sektörden çekiyorlar ve ‘white-label’ olarak birincil adımlarda yer alan şirketlerin ikincil adımdaki faaliyetlerini dış hizmet olarak vermeye başlıyorlar. Böylelikle ikincil adımdaki faaliyetlerin kalitesi artıyor, operasyonel maliyetleri düşüyor, riskler azalıyor ve ikincil adımların her şirket bünyesinde gerçekleştirilmesi yerine bazı şirketlere verilerek ortaklaştırılmasıyla boşta kalan finansal kaynaklar birincil adımlara transfer ediliyor. Dolayısıyla ikincil adımda platformlaşma gerçekleştirilirken birincil adımda sıra radikal kişiselleştirmeye geliyor. 

Radikal kişiselleştirme ise uzun zamandır bilmemize rağmen ancak ve ancak teknolojik gelişmeler ile hayata geçirebileceğimiz bir hedef. Çünkü bu kadar verinin değerlendirilmesi ve sanki tek bir kişinin verisiymiş gibi özelleştirilmesi sadece yüksek veri inceleme teknikleri ile mümkün. Bu özellik gerçekleştiğinde kişilerin gerçek riskleri ve gerçek risk primleri ortaya çıkmış olacak. İşte tam anlamıyla bir kişiselleştirme (me). Tıpkı bir risk mühendisinin tesise gidip bütün gününü orda geçirmesi ve risklerini her anlamda inceleyerek o tesise özel bir poliçe düzenlemesi gibi. Bu özenin teknoloji eliyle milyonlarca bireysel poliçeye uygulandığını, risk gruplarının inanılmaz derecede farklılaştırıldığını ve aynı aileden kişilerin bile prim bedellerinin taşıdıkları riske göre farklılaştığını, teminat süresi seçeneğinin arttığını, mikro sigortacılık seçeneklerinin devreye alınabildiğini hayal edelim. Sigortacılık Değer Zinciri’ndeki bütün adımların kişinin riskleri özelinde farklılaştığı ve benzersiz bir risk priminin ortaya çıktığı bir yapıda kim gerçek risklerine karşı oluşturulan gerçek risk primini ödemeye razı olmaz? Hiç kimse! En azından asgari rasyonel hiç kimse. Ancak davranışsal iktisat bize asgari düzeyde de rasyonel olmadığımızı söylediğinden bu adımda devreye düzenleyici kurumumuzu alıyoruz ve kişiselleştirilmiş zorunlu sigortalar havuzumuzu büyütüyoruz. Böylelikle SEDDK’nın haklı olarak altını özellikle çizdiği finansal mimaride denge; bankacılık ve sigortacılık sektörlerinin payları (Bankacılık %90 ve Sigortacılık sadece %4,5) arasındaki dağılım; sağlanmış oluyor. Burada düzenleyici kurumumuzun altını özellikle çizdiği diğer bir unsur ise özkaynak karlılığı.

Temel Hedef: Özkaynak Karlılığı

İlk defa ülkemizde sigorta sektöründe, üstelik düzenleyici kurumumuz Başkanı’ndan özkaynak karlılığının gözetilmesi amacını duydum ve inanılmaz mutlu oldum. Zira bir sektörde fon birikimi ancak sermayedarın bu endüstriyi yatırıma devam edecek kadar karlı bulmasıyla olur. Avrupa’da da CEO değişimleri genellikle sermayedarın beklediği getiriyi sağlayamadığı durumlarda gerçekleşir. Dolayısıyla sigorta ve reasürans sektörlerinde bu göreve yeni getirilen bir yöneticinin ilk açıklamaları özkaynak karlılığının ne şekilde geliştirileceğine yönelik olur. Türkiye finansal piyasalarında ise özkaynak karlılığı bankacılık sektörü için 2022 yılı içerisinde %40 olarak gerçekleşirken sigorta sektöründe sadece %5! Radikal kişiselleştirme ve platformlaşma kavramları ile bu dört göstergenin yakın-orta vadede dengeye geleceğini büyük bir sevinç ile görüyor olacağız.

#ZeynepStefan, #RegulatoryBody, #AIZA, #ROI, #FinancialDeepening, #MeFreeEasy, #ExtremistCustomisation, #Platformization

 1,217 total views,  1 views today

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published.