ECB İklim Değişikliği Raporu ve Sigorta Sektörüne Etkisi
Avrupa Birliği bünyesinde önemli ve son zamanlarda oldukça zor bir görevi yerine getiren ECB (European Central Bank), iklim değişikliği ve çevresel riskleri değerlendirdiği raporunu yayınladı. Finansal sistem içerisinde bankacılık sektörünün bir parçası olmakla birlikte ECB ve ESFS (European System of Financial Supervision) çalışmaları birçok noktada benzer incelemelerin sigorta sektörü için de uygulanabileceğine dair bir hatırlatma veya ön uyarı özelliği taşımakta. Bu bakış çerçevesinde ECB raporunun değerlendirmesini ve sigorta sektörü adına çıkarımlarımı sizinle paylaşmak isterim. Sigorta değer zinciri adımları özelinde görüşlerim ve oluşturduğum KPI – KRI (Key Performance Indicators – Key Risk Indicators) verileri ise başka bir yazımın konusu olacak.
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki iklim değişikliği artık beklenen bir risk kategorisinde ne yazık ki değil. Bu risk artık gerçekleşti, değişiklik gösteren ise zaman içerisinde artan etkisi ve dönüştürdüğü iklimsel ve ekonomik koşulların, UW’den hasara, iç sistemlerden varlık yönetimine kadar, sigorta sektörü içerisindeki bütün paydaşlar için artan belirleyici etkisi.
İklim değişikliği ile kollektif bakış açısıyla uygulanabilir bir aksiyon planı ortaya koyan belki de tek kurum Avrupa Birliği. Paris (2015) ve EU Green Deal (2019) anlaşmalarını referans alarak Avrupa’yı 2050 yılına kadar iklim değişikliğinin etkilerinin tamamıyla yönetilebildiği ilk kıta (clima neutral continent) olma hedefine sahip Avrupa Birliği Komisyonu, birçok faaliyetinde iklim değişikliği ile ilgili mücadelede finans sektörüne büyük görev düştüğünü belirtmekte ve sürdürülebilir finansın öneminin altını çizmekte. Sigorta sektörü için de yeni ancak hayati bir öneme sahip sürdürülebilir finans kavramı, yakın zamanda sigorta şirketlerinin kömür işletmelerini yatırım portföylerinden çıkarmalarını ve şirket genelinde karbon emisyonlarını düşürmelerini sağlamıştı.
ECB, merakla beklenen raporunda, iklim değişikliğinin yarattığı dönüşüm ile finansal sistemlerin yapısında da köklü değişikliklerin meydana geleceğine ve ülkelerin ekonomik faaliyetlerinin yeniden şekilleneceğine dikkat çekmekte. Süreç içerisinde fiziksel riskler ve geçiş dönemi riskleri ayrımına giden ECB, iklim değişikliğinin doğrudan etkilerini (artan yağış ve sıcaklık, deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda ortaya çıkacak toprak kayıpları, değişen iklim şartlarının tetikleyeceği göç dalgaları vb.) fiziksel riskler içerisinde değerlendirirken, sürdürülebilir finans sürecinin direk veya endirek etkilerini, daralan yatırım seçeneklerinin azalttığı yatırım gelirlerini, zayıflayan finansal yapı veya bozulan bilançoları, değişen UW ve risk analiz koşullarını vb. geçiş dönemi riskleri altında sınıflandırmakta. İklim değişikliği ile mücadelenin Avrupa Birliği finans sektörü oyuncuları açısından hiç kolay olmayacağına dikkat çeken rapor, finansal kurumun zaten mevcut olan kredi riski, operasyonel risk, piyasa riski ve likidite riski değerlerinin de artacağını öngörmekte.
ECB’nin finansal oyuncuların kendi bünyeleri haricinde bağımsız bilim kurulları ve üniversitelerin ilgili bölümleri ile işbirliği içerisine girmelerini önerdiği raporda mevcut hasarların iklim değişikliği ile birlikte değişen frekanslarına ve yıllara yayılma özelliklerinde (tale) dikkat çekilmekt. EEA (The European Environment Agency) tarafından tespit edilen bölgesel bulguların da değerlendirildiği raporda, yaklaşan süreçte iklim değişikliğinden en çok etkilecek bölge olarak Güney Avrupa öne çıkarken Batı Avrupa’da kıyı bölgelerinde seller, Kuzey Avrupa’da ise nehirlerden kaynaklanan su baskınları yoğun olarak beklenmekte.
İklim değişikliği ile ilgili alınması gereken aksiyonlar geciktikçe finansal kurumların taşıdıkları ancak farkında olmadıkları risklerin arttığına dikkat çeken ECB, kurumların finansal değerlemelerinin de doğal olarak yanlış olduğu ve finansal yapılarının görünenden daha kırılgan olduğu konusunda yatırımcıları uyarmakta. Bu kırılganlığın ortadan kaldırılması için finansal kurumların ivedilikle iklim değişikliğini kapsayan senaryolar geliştirerek stres testleri gerçekleştirmelerini öneren ECB, iklim değişikliğinin önce kurumların stratejik planlarında yer almasını, orta ve uzun vadede alınması gereken aksiyonların da iş planlarında da belirtilmesini önermekte.
Avrupa Birliği kurumlarının üzerinde uzun zamandır çalıştığı ve ESG (environemntal, social, governance – çevresel, sosyal ve yönetişimsel) riskleri olarak adlandırdığı gruba dahil edilen iklim değişikliği ile ilgili finansal kurumların risk iştahının (RAF – Risk Appetite Framework) belirlenmesi ve raporlanması için çalışmaların hızlandırılmasını öneren ECB, RAF çalışmalarının yönetim tarafından içselleştirilmesinin ve sürekli güncellenmesinin gerektiğinin de altını çizmekte. Analiz çalışmaları sonrasınra elde edilen bulguların raporlanmasını da öngören ECB, yakın zamanda raporlama detaylarını ve frekansını da kamuoyu ile paylaşacaktır.
Sonuç olarak ECB, tıpkı risk yönetimi alanında EIOPA’nın Solvency II ile birlikte yapmayı planladığı gibi, yeni bir raporlama yükümlülüğü yerine bir mentalite değişikliği öngörmekte. Bu değişiklikle birlikte şirketlerin gerçek risk yapılarının ve dolayısıyla gerçek sermaye fazlalarının veya eksikliklerinin ortaya çıkacağını belirten ECB, iş stratejileri ve risk iştahları ile birlikte kurumların politikalarını, prosedürlerini, süreçlerini, işlem ve risk limitlerini de kapsayacak geniş bir bakış açısını hakim kılmayı amaçlamakta.
#ECB, #ClimateChange, #ESG, #ESFS, #InsuranceValueChain, #KPIManagement, #KRIManagement, #AIZAConsulting, #ZeynepStefan
2,904 total views