Sigorta Sektörünü Dönüştürecek Kahramanlar: Start-Up’lar
2012 yılında kavramsal olarak tartışılan, 2014 yılında şirketlerin süreçlerini kağıtsız olarak devam ettirmesi kararı (paperless) ile devam ettirilen ve son aşamada dijitalizasyon ile resmiyete dökülen sigorta sektörünün günümüz teknolojisini yakalama hamlesi InsurTech, artık sigorta şirketlerinin bir numaralı gündemi. Operasyonel maliyetlerin azaltılması ve düşük faiz ortamında daha kaliteli bir finansal yapıya sahip olunması amacıyla çıkılan yolda, yıkıcı teknolojiler (blockchain, AR, VR, IoT, AI, drone, robot, 3D) sigorta değer zincirinin beş ana maddesinin hepsine (ürün ve servis geliştirme, pazarlama ve satış, poliçe üretimi, hasar ve yan hakların yönetimi, varlık yönetimi) etki eden dönüştürücüler haline geldi. Bu zorlu ve aynı derecede heyecan verici yolun en büyük kahramları ise start-up’lar.
Sigorta sektöründeki start-up denen küçük oluşumlar (çoğuna henüz şirket bile diyemiyoruz) iyi eğitimli ve dijital yaşayan gençler tarafından, sigorta gibi yüzyıllara yayılan geçmişi olan ve sosyo-ekonomik hayatta büyük bir etkiye sahip bir sektörü talep ettikleri hıza ve erişim kolaylığına ulaştırabilmek amacıyla kurulmakta. Bazılarının sektörün nasıl evrilmesi gerektiğine ilişkin bir vizyonu, bazılarının bu vizyonun daha elle tutulur hale gelmiş olan fikirleri var. Bazıları ise bu fikirleri geliştirerek ürünlere dönüştürmüş durumda. Ortak noktaları ise sigortacılığın yeni çağın ve bu çağın tüketicisinin taleplerini karşılayamadığı görmeleri. Sigorta şirketleriyle ilişkileri işte bu aşamada başlamakta. Sigorta şirketlerinin teknoloji ile birlikte gelişen risklere ve hızla değişen müşteri taleplerine en hızlı cevapları, kendi bünyelerinden değil birlikte çalıştıkları start-up’lardan gelmekte. Örneğin Allianz, start-up’larla olan ilişkisini bir fil büyüklüğündeki şirketin gerçekleştirdiği işriblikleri ile dans edebilir hale getirilmesi olarak özetlemişti. (DIA Munich Nazim Cetin – Gustaf Agarson sunumu). Sunumda dinleyicileri güldürmesine rağmen bunun hiç kolay bir dönüşüm olmadığını hepimiz tahmin edebiliyoruz.
Sigorta sektöründeki bütün oyuncuların (bu gruba sigorta, reasürans şirketler ile birlikte brokerler ve acenteler de dahil edilmeli), büyüklükleri ne olursa olsun InsurTech ekosistemlerinin sunduğu çözümlere en erken ve öncelikli olarak sahip olabilmek için yapmaları gereken öncelikle kurumsal gelecekleri için net bir strateji oluşturmak, önceliklerini ve uzak durmak istediği alanlarını belirlemek ve son olarak InsurTech ekosistemlerini çok çok yakından takip etmek. Doğru yatırımlar ile yaratılacak maksimum fayda ancak bu bileşenler ile sağlanabilmekte.
Sonuç olarak yeni bir atmosferde yaşamak zorunda kaldığımız için sigorta sektörünün bütün oyuncularının kafası ortamdaki toz bulutu nedeniyle biraz karışık. Bazıları uzun tarihsel geçmişlerinin verdiği güvenle bekleyip görelim derlerken, bazıları bu geçmişe aldanmayarak iş hayatına yeni atılmış gençlerle pazarlığa oturmakta ve fikirlerini artık değiştirilemez denen organizasyonlarına dahil etmeye uğraşmakta. InsurTech yatırım grafiğinde ise toplam yatırım miktarı sürekli artarken yapılan yatırım işlemlerinin sayıları sürekli azalmakta. Yani, iyi fikirler erkenden kapılırken birçoğu da InsurTech’in tozlu (?) raflarında yerini almakta. Ülkemizdeki erken yatırım ortamı ise büyük bir avantaj. Avrupalı yatırımcıların yaptıkları doğruları hemen uygulayıp hatalarından kaçınmak için çok elverişli bir dönemdeyiz. Ve sigorta sektöründe gelecek, asla kenarda bekleyenlerin olmayacak. Şimdi bütün kaynaklarla InsurTech ekosistemi içerisinde olma zamanı!
#InsurTech, #Startups, #InsuranceValueChain, #DisruptiveTechnologies, #InsurTechEcosystem, #ZeynepStefan
1,327 total views