Ödeme Sistemleri Ne Kadar ‘Key’?
Önceki yazılarımdan birinde linklemeyi çok sevdiğimden bahsetmiştim. Henüz 2020 yılında tanıştığım ödeme sistemleri de benim için yeni olmakla birlikte sigorta ve reasürans sektörlerindeki bilgi birikimimi besleyen ve yeni perspektifler açabilen önemli bir hazine. Eğer finansal derinleşmenin yolu sigorta sektöründeki somut ve belirgin gelişmeden geçiyorsa bu gelişmenin bir ucu mutlaka ödeme sistemlerindeki artan dinamizm ve teminatlandırma sürecine etkisinden gelecek.
Yollar yine Finansal Derinleşmeye Çıkarken…
Ekonomistlerin yükselen yıldızı davranışsal iktisatta uzun süredir konuşulan bir korelasyon vardır: Parayla olan fiziksel iletişimin sanallaştırılma derecesi ile harcama potansiyeli arasındaki pozitif birliktelik. Bu ilişki birçok sektörün işine yararken sigorta sektörüne ve; sadece iktisatçıların değil herkesin dert etmesi gereken; finansal derinleşme yolculuğumuza da yaramakta.
Şöyle ki; sektörü yeterli potansiyele ulaştırmak için kabaca iki yolumuz var: Mevcut sigortalı ağına riskleri ölçüsünde yeni ürünler satabiliriz veya sigortalı ağına yeni müşteriler katabiliriz. İkinci seçenek içerisinde ürün geliştirme ve pazarlama ağının geliştirilmesi gibi sigortacılık değer zincirinden farklı adımları içeren çalışmalar yer alsa da birinci adım aslında ödeme sistemleri ile beklenen potansiyele ulaştırılabilecek düzeyde.
Bunu sağlamak için sigorta ve reasürans sektörlerine yerleştirilmesi gereken, daha çok geliştirilmesi gereken yeni bir kavram var: ‘Revenue per Transaction’ yani işlem başına elde edilen gelir. Mevcut durumda sigorta sektöründe bu, müşteri başına ne yazık ki yılda birkaç kez gerçekleşmekte, bu sürecin bir kart harcaması gibi günde binlerce işlem kalemi haline getirilebildiğini düşünün.
Ödeme Sistemleri ve Cevizler!
Bunun önemini anlatabilmek için şu gösteriyi bir yönetim kurulu toplantısında yapacağım. Bir kova dolusu cevizi yönetim kurulu masasının üzerine dökeceğim. Cevizleri ikiye ayıracağım; birinci gruptakilere birkaç kez vuracağım, sonra biraz ara vererek yine birkaç kez vuracağım. Diğer gruba ise daha az şiddetle olmak üzere ilk gruptan daha yüksek frekansta vuracağım. Sizce hangi ceviz tam istediğim gibi kırılır?
Cevizlerin içerisinde biz iktisatçıların ulaşmak istedikleri gerçek müşteri değeri yer alıyor. Bu değer bütünüyle cevizin kabuklarından ayırılmalı, olabildiğince farklı şekillerde değerlendirilerek en yüksek değer yaratılmalı ve ülke ekonomisindeki yerini alması sağlanmalı. Bu kabuğu kırmak için biz sigortacılar şimdilik yılda birkaç kez vuruyoruz (birinci grup), ödeme sistemlerindeki işlem frekansının bir versiyonunu sigorta ve reasürans şirketlerine uyguladığımızda ise ikinci gruptaki etkiyi yaratıyor olacağız. Tıpkı Allianz CEO’su Oliver Bäte’nin altı yıl önce CeBIT’de gerçekleştirdiği toplantıda söylediği gibi ‘Me,Free,Easy’! (2018 yılında bu konuşma ilgili yazdığım yazıya https://zeynepstefan.com/me-free-easy/ den ulaşabilirsiniz. Bence halen güncelliğini koruyan bir yazı) İşlem frekansının arttığı, teminatlandırma sürecinin farklı özelliklere göre şekillendirildiği ve muhtemelen kısaltıldığı, risklerin ayrıldığı ve teminat isteyen kişinin risk iştahına göre modüler hale getirilebildiği bir sigortacılık deneyimi hayal edin. Şu anda ödeme sistemlerinin bankacılık sektörüne yaptığı gibi bu dönüşümü sigorta sektöründe gerçekleştirmenin yolu öncelikle paraya çıkan yollardan geçmekte. En yaratıcı olan kazansın!
#PaymentSystems, #ZeynepStefan, #AIZA, #FinancialDeepening, #InsuranceValueChain, #MeFreeEasy.
1,471 total views, 1 views today
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!