SupTech

Sigorta sektörü dijitalleşme sürecinden aldığı hızla son sürat yoluna devam ederken, sektörü tüketici açısından daha güvenli ve rekabetçi kılmakla görevli düzenleyici kurumlar bir adım daha önde olmalılar. Bunu sağlayabilmek için de teknolojik gelişmelerin sağladığı kolaylıkları sigorta ve reasürans şirketlerinden daha fazla takip ediyor ve daha önce kullanıyor olmaları gerekmekte. Bu amaç çerçevesinde kullanılan SupTech, İngilizce Supervisory (düzenleyici kurum) ve Technology (teknoloji) kelimelerinin birleştirilmesinden oluşturulmuş ve düzenleyici kurumların kullanımına sunulmuş teknolojik yenilikleri tarif etmekte.

EIOPA ile ilgili çalışmalarımda karşıma çıkan SupTech kavramı aslında uzun zamandır düzenleyici kurumların ajandalarında olan bir maddeydi. Sektördeki aktörlerin hızla süreçlerini, son kullanıcıya ulaşım kanallarını, sundukları hizmet ve ürünlerini dijitalleştirdiği günümüzde düzenleyici kurumların bu değişime ihtiyaç duydukları zaman müdahale edebilmeleri büyük önem taşımakta. Bunun ihtiyacın birincil nedeni Avrupa piyasasında düzenleyici kurumların öncelikle rekabet şartlarını ve tüketici haklarını korumakla mükellef olmaları. Bu önemli görevde reaktif değil, proaktif olmak için de yenilenen teknolojiyi süreçlerine en az sektör oyuncuları kadar hızlı ve derinlemesine entegre etmeleri bir zorunluluk.

 Avrupa Birliği bünyesinde sektörün tek çatı kurumu olan EIOPA, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin düzenleyici kurumları ile işbirliği içerisinde sigorta ve reasürans şirketleri tarafından piyasada herhangi bir yeni uygulama yürürlüğe alınmadan önce ilgili iş planını inceler, rekabet ve tüketici hakları açısından değerlendirerek olumlu veya olumsuz değerlendirmelerini talep sahibi kurum ile paylaşır. Dolayısıyla tespit edici (detective) kontrollerden ziyade önleyici (preventive) kontrolleri daha yoğun olarak kullanma ihtiyacı içerisindedir ve SupTech’ten beklentileri de yine bu çerçevede şekillenir. Bünyesindeki birçok düzenleyici kurum arasındaki işbirliğini arttırmayı ve faaliyetleri arasında bir standart oluşturmayı amaçlayan EIOPA, SupTech’i birimleri arasında bir platform oluşturabilmek için de kullanmak istemekte. Böylece Birlik üyesi ülke kurumları arasında güvenilir bilgi akışı sağlanabilecek, ülkeler bazındaki uygulamalardan haberdar olunabilecek ve yetkililer sorularına cevapları daha önce denenmiş yollardan bulabilecekler. Henüz fikir aşamasında olan bu yapı için yakın zamanda gerekli işbirliği sağlanacaktır. Benzer bir yapı Birlik üyesi olmamasına rağmen Türkiye için de uygun bir örnek teşkil edebilir. 

SupTech, sigorta sektörünü dönüştüren birçok dönüştürücü teknolojiyi bünyesinde barındırmakta. Bunlardan ilk aklıma gelenleri; yapay zeka (AI), nesnelerin interneti (IoT), blokzincir (blockchain), siber güvenlik (cyber security), VR – AR (sanal veya arttırılmış gerçeklik) ve bulut (cloud). Sigorta ve reasürans şirketleri için süreçlerinin ayrılmaz bir parçası olan yapay zeka, düzenleyici kurumlar için riskin oluşumunu önceden tespit edebilmek için gerekli öngörüyü (bilgiye dayalı öngörü) sağlamakta. Nesnelerin interneti ise sunduğu yapı ile düzenleyici kurumun manüel veya yarı otomatik değerlendirmesine ihtiyaç duymadan gerekli analiz sürecini başlatabilecek. Blokzincir, oluşturulan veya elde edilen bilgilerin ülkelerin düzenleyici kurumları arasında gerekli güvenlik özellikleri çerçevesinde paylaşılabilmesini sağlarken, aynı zamanda ticari sır özelliği de taşıyan bu bilgiler siber saldırılardan da korunabilecek. EIOPA’nın periyodik stres testlerinde de kullanabileceği VR ve AR teknolojileri ile daha gerçekçi ve detaylı senaryolar oluşturulabilecekken bütün bu efor ve elde edilen sonuçlar fiziksel depolama kanallarından bağımsız bulut ortamında saklanarak daha etkin bir yönetişim sağlanmış olacak.       

SupTech, yukarıda sıraladığım yeniliklerden daha fazlasını ve daha yenilikçi çözümleri belki de sigorta ve reasürans şirketlerinden daha önce kullanılabilmesini sağlayarak EIOPA’ya sektöre küresel anlamda örnek olabilme fırsatı verecek. Günümüzde örneği olmayan ve Avrupa Birliği ekonomik entegrasyonundaki başarının önemli mimarlarından biri olan EIOPA’nın SupTech atılımlarını merakla takip ediyor olacağım.   

#SupTech, #RegulatoryBody, #EIOPA, #AI, #IoT, #Blockchain, #CyberSecurity, #Cloud, #AR, #VR, #AIZAConsulting, #ZeynepStefan

 2,950 total views,  4 views today

Avrupa’da Sistemik Riskin Yönetimi

Sistemik risk yeniden! Özellikle sigorta sektöründe sistemik riskin, COVID – 19’un tetiklediği hasar talepleriyle hızla arttığı, şirketler üstü bir işbirliği ile ve mutlaka ülke yönetimlerini de dahil ederek kollektif çözümler aranması sıklıkla gündeme getirilmekte. Avrupa Birliği’ne mensup ülkelerin düzenleyici kurumlarının işbirliği içerisinde ve önceden belirlenmiş standartlar çerçevesinde faaliyet göstermesinden sorumlu olan EIOPA’yla (European Insurance and Occupational Pensions Authority – Avrupa Sigorta ve Emeklilik Düzenleyici Kurumu) çalışırken kuruluş olarak benzer yapıda olan ESRB (European Systemic Risk Board – Avrupa Sistemik Risk Yönetim Kurulu) hakkında detaylı bilgi sahibi olma fırsatım oldu.

Genellikle sistematik risk kavramı ile karıştırılan ve ülkemizde henüz hak ettiği ilgiyi bulamamış olan sistemik risk, ilgili sektörde faaliyet gösteren oyuncuların tümüne etki edebilecek ve sistemi bütünüyle işlevsiz hale getirebilecek riskler için kullanılmakta. Bulaşma riski (contagion risk) ile yakın ilişkide bulunan ve genellikle beraber değerlendirilmesi gereken sistemik risk, sayısal ölçüm yöntemleri ile birlikte ve orta vadeli projeksiyonlarla takip edilmekte. Sigorta sektörü için Avrupa Birliği Para Bölgesi’nde (EMU – European Economic and Monetary Union) düşük faiz oranlarının yarattığı yetersiz yatırım gelirleri ve bu durumun hayat poliçelerinde tetiklediği taahhütlerin karşılanamaması sorunu, yakın zamanda görülen tipik bir sistemik risk örneğiydi.  Pandemi sırasında önceden öngörülememiş ve genel yayılma hızı dolayısıyla birçok kişiyi etkileyen COVID – 19 virüsünün tetiklediği tedavi talepleri de ikinci bir sistemik risk dalgası olarak karşımıza çıkmakta. Sistemik riskle ilgili görüşlerimi ‘Asıl Tehlike Sistemik Risk mi?’ yazımda detaylandırmıştım. (https://zeynepstefan.com/asil-tehlike-sistemik-risk-mi/) Sistemik riskin ESRB kanalıyla özellikle Avrupa piyasasında nasıl yönetildiği ise bu yazıda değinmek istediğim bir konu.

Avrupa Birliği üyelerinin finansal sektörlerinin bütünü üzerinde söz sahibi olan ESFS’nin (European System of Financial Supervision – Avrupa Finansal Düzenleme Sistemi), bir parçası olan ESRB, Euro Bölgesi’ndeki bütün oyuncuların finansal yapılarını kontrol etmekte. EIOPA, EBA ve ESMA ile aynı kategoride yer alan ESRB, sadece sistemik riskin tespit edilmesinden ve yönetilmesinden sorumlu ve çalışmaları sonucunda elde ettiği tespitleri ilgili alanın düzenleyici kurumu ve ESFS bünyesindeki sorumlu birimi ile paylaşarak gerekli aksiyonların alınmasını sağlamakta. ESRB’nin 2018 yılı raporunda altını çizdiği dört önemli sistemik risk; küresel piyasada risklerin yeniden fiyatlanması faaliyetleri, EU Bölgesindeki finansal kurumların mali tablolarındaki zayıflıklar, kamu sektörünün ve özel sektörün borçlanma faaliyetlerindeki sürdürülebilirlik ve son olarak yatırım fonlarındaki zayıflıklar ve artan gölge bankacılık faaliyetlerinin yarattığı riskler olarak sıralanmakta. 2017 yılı faaliyet raporunu okuduğumuzda da benzer bir risk listesini görmekteyiz. COVID – 19 pandemisinin etkilerini ise Temmuz 2020 içerisinde kamuoyuna sunulacak olan 2019 yılı değerlendirme raporunda görüyor olacağız. Öncelikle ilgili sektördeki rekabetin ve tüketici haklarının korunmasını amaçlamakta olan ESRB, ana sistemik risk kaynaklarından olan konsolidasyon – satınalma faaliyetleri ve şirketlerin pazar paylarını üç aylık periyotlarla gerçekleştirdiği kontroller ile yakından izlemekte. Ayrıca, 2018 ve 2017 yılı raporlarında Avrupa Birliği (AB) üyesi olmamasına rağmen Türk bankacılık sisteminin de  takip edildiği, A.B.D., Hong Kong, Singapur, İsviçre, Çin, Brezilya ve Rusya ile birlikte AB üyesi ülkeler tarafından Türkiye’ye yapılan yatırımların incelendiğini görmekteyiz. EIOPA’nın Türk sigorta şirketlerinin sermaye yapısıyla alakalı benzer bir yaklaşımı olduğunu da belirtmeliyiz.  

Sistemik riskleri konjonktürel (cyclical) ve konjonktürel olmayan (non-cyclical) olarak sınıflandıran ESRB, periyodik takip için de  sistemik riski oluşturan ve tetikleyen kaynaklar olarak tanımlayabileceğimiz SyRB (Systemic Risk Buffer) değişkenlerini kullanmakta. Yılda iki kez ilgili ülkenin düzenleyici kurumu tarafından gözden geçirilen SyRB değişkenleri, hem makro takibi mümkün kılmakta, hem de periyodik artışın görüntülenebilmesi ve belirlenen sınırların içerisinde tutulabilmesini sağlamakta.

GSYIH’ya katkısının azlığı ve Türk finansal sistemi içerisinde bankacılığa kıyasla küçük bir paya sahip olması dolayısıyla Türkiye sigorta sektörü, AB pazarına nazaran düşük seviyede sistemik riske sahip. Bununla birlikte, şirket üretim paylarındaki dağılımın bozukluğu ve Türk Varlık Fonu altında birleştirilmek istenen şirketlerin portföylerinin yaratacağı yoğunlaşma gibi faktörler kendi içerisindeki sistemik risk baskısını her geçen gün arttırmakta. Türk sigortacılığındaki sistemik riskin öncelikle azami sınırlarının belirlenmesinin, sonrasında ise mevcut durum analizleriyle ve yapıya özel metotlar kullanılarak öngörülen seviyeye çekilmesinin sektörümüze ihtiyacı olan yapısal sağlamlığı getireceğine inanmaktayım.

#SystemicRisk, #ESRB, #ESFS, #EuropeanInsuranceMarket, #AIZAConsulting, #ZeynepStefan

 2,784 total views

Pandemi Döneminde EIOPA

Pandeminin etkileri ve yeni normalin ne olacağını anlama çabaları hızla devam etmekte. Sadece günlük hayatımızın değil sektörümüzün de nasıl bir forma evrileceğini göreceğiz. Yakın zamanda deneyimlemediğimiz bu değişim dalgalarından en çok etkilenecek kurum ise hiç kuşkusuz sektörün en öndeki dalga kıranları olan düzenleyici kurumlar ve bunların içinde de EIOPA olacak.  

EIOPA (European Insurance and Occupational Pensions Authority – Avrupa Sigorta ve Emeklilik Düzenleyici Kurumu) ile 2012 yılında İtalya’da çalışmaya başladığımda tanışmıştım. Gelişmekte olan ülkeler için mevcut düzenleyici kurumunun üstünde başka bir çatı kurum olması alışıldık bir durum değil, dolayısıyla EIOPA’nın sektör için oynadığı rolün önemini anlamam da zaman almıştı. Ancak özellikle Avrupa Birliği ‘Tek Pazar’ kavramının tartışıldığı günümüzde EIOPA, sermaye yeterliliği düzenlemelerinde olduğu gibi yine öncül bir rol üstlenmekte.

EIOPA ilginç bir yapıya sahip. Avrupa Birliği yönetim organlarından Avrupa Parlamentosu’na (European Commission) bağlı olarak faaliyet göstermekte ve ESFS (European System of Financial Supervision – Avrupa Finansal Düzenleme Sistemi) oluşumunun bir parçası. ESFS’ye bağlı olarak EIOPA ile birlikte EBA (European Bankıng Authority – Avrupa Bankacılık Düzenleyici Kurumu), ESMA (European Securities and Market Authority – Avrupa Menkul Kıymet Piyasaları Düzenleyici Kurumu) ve ESRB (European Systemic Risk Board – Avrupa Sistemik Risk Yönetim Kurulu) oluşumları da yer almakta. Bu kurumlar Avrupa Birliği’nde finansal sistemlerin düzenlenmesi için gereken teorik altyapının oluşturulduğu Lamfalussy Süreci’nde (Lamfalussy Process) 3. seviye kurumlar olarak belirlenmişler. 2003 yılında CEIOPS adıyla kurulan ve 2011 yılında şimdiki adını alan EIOPA, sigorta pazarının özelliklerinin ve rekabet koşullarının korunmasını ve fiyat istikrarının sağlanmasını amaçlamakta.

Harvard’ın harika fikirleriyle sürüden ayrılan profesörlerinden Dani Rodrik’in ‘The Globalization Paradox’ kitabı da, içerisinde adı birebir geçmese de EIOPA’nın fonksiyonlarının önemi ortaya koymakta. Kitabında yararlı ve sürdürülebilir bir küreselleşmenin nasıl olması gerektiği hakkında fikirlerini paylaşan Rodrik, Avrupa Birliği’nde oluşturulmak istenen kurumsal yapının üyeleri için önemine dikkat çekerken hiper-globalizasyon riskine karşı bizi uyarmakta ve aslında entegrasyonun nerede bitmesi gerektiğini de göstermekte. Küresel finansal sistemdeki kırılganlıkların üstesinden ancak küresel ölçekte düzenleyici kurumların varlığı ile gelinebileceğini belirten Rodrik, Avrupa Birliği özelinde bu amacın kısmen başarılabildiğinin, bu şekilde ülke sektörleri arasında entegrasyonun sağlanabildiğinin ve gerçek anlamda ‘Tek Pazar’ kavramının oluşturulabildiğinin altını çizmekte. Rodrik’in değindiği diğer bir konu ise ekonomik ve siyasal entegrasyon amacıyla bir araya gelmiş ülkeler arasında entegrasyon isteği açısından genellikle bir eksikliğin bulunmadığı, ancak uygulamada aynı birlikteliğin yakalanamadığı yönünde. EIOPA’nın önemi de işte bu aşamada ortaya çıkmakta. Düzenleyici kurumlar üzerinde gözlemci (oversight) rolünü her zaman öne çıkaran EIOPA, raporlama fonksiyonlarının yanında Avrupa Birliği üye ülkelerindeki düzenleyici kurumların işlerliğine ve sahadaki uygulamalarına da bir standart getirmeyi amaçlamakta.  

Pandemi gibi olağanüstü hal dönemlerinde de gördüğümüz gibi ülkeler arasında öncelikler değişebilmekte, birlikte hareket edebilme güdüsü azalırken çıkar farklılıkları ve dolayısıyla genel kabul gören düzenlemelerin maliyeti inanılmaz düzeylerde artmakta. EIOPA gibi, kurumlar ve ülkeler üstü bir göz sistemin kriz zamanlarında bile önceliklerini kolayca belirleyebilmesinin ve yeni normale hızla uyum sağlanabilmesinin garantisi olmakta.  

#EU, #ESFS, #ESRB, #EIOPA, #LamfalussyProcess, #DaniRodrik, #Globalization, #HyperGlobalization, # #AIZAConsulting, #ZeynepStefan  

 2,016 total views