Slovakya Sigorta Sektörü Analizi

Fintech Summit konferansı nedeniyle ilk kez iş için gittiğim Slovakya, gelişmekte olan ekonomisi ile mensubu bulunduğu CEE Bölgesinin diğer üyelerinden kendini ayrıştırmaya çalışan yaklaşık 6 milyon nüfusa sahip ufak sayılabilecek bir ülke. Benden sigorta sektörünün geleceğiyle ilgili bir konuşma yapmamı istediklerinde, sunumda sıralayacağım maddelerin Slovakya piyasasındaki izdüşümünü göstermek adına ülkenin sigortacılık piyasasının detaylı sayılabilecek bir analizini yaptım. Daha önce gerçekleştirdiğim piyasa analizlerinde de kullandığım bir yöntem olan S.W.O.T. analizi ile sahip olunan kapasite ve barındırdığı sigortacılık potansiyeli hakkında bir çerçeve çizilebilmekte. Bu analiz sonucunda gördüğüm resme göre çizdiğim sigortacılık geleceğinin detaylarını ise https://zeynepstefan.com/fin-techsummit-2019/ adresinde okuyabilirsiniz.

Slovakya’nın ekonomik yapısı ve finans piyasasının kapasitesini anlayabilmek için öncelikle ülkenin birlikte değerlendirildiği CEE ülkelerine bakmamız gerekmekte. CEE (Central East Europe – Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya ve üç Baltık ülkesi Estonya, Letonya and Litvanya’dan oluşan Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi) ülkeleri, Batı Avrupa’daki olgun sigorta piyasalarına nazaran gelişmekte olan bir yapıya ve görece düşük sigorta bilincine sahip. Hasar frekansı Batı Avrupa piysasına göre daha yüksek olmakla birlikte düşük sigortalanma oranı beraberinde görece düşük hasar ödeme toplamını getirmekte. CEE üyesi ülkelerde de prim üretiminde şirketler arası konsolidasyon yavaş yavaş başlamakla birlikte halen yerel şirketler de piysada varlıklarını sürdürmekte. Sigorta piyasasının temelini oluşturan ve kapasitesi ile geleceğini de belirleyen ülke üretim performansına (GDP – GSYIH – Gayrısafi Yurtiçi Hasıla) baktığımızda ise bölge ülkeleri arasında son sıralarda yer aldığını görmekteyiz. Bununla birlikte büyümenin 2007 yılından itibaren seyri olumlu ve gelişim trendinde. (2007’de 77 milyon USD’den 2017’de yaklaşık 96 milyon USD’ye)

Gelişmekte olan ekonomik üretim ile birlikte sigorta sektöründeki gelişime baktığımızda ise brüt prim üretimi değerlerine göre ülke sigorta piyasasının, 2007 verileri ile kıyaslandığında, 2017 yılında büyüklüğünü neredeyse üç katına çıkarmış olduğunu görmekteyiz. 2007 – 2015 yılları arasında yakın değerde gerçekleşmelere sahne olan ülkenin özellikle 2015 – 2017 yılları arasındaki büyüme grafiği iki katından fazla arttırması ise sektörde ciddi bir canlanmanın habercisi. Tablolarda Türkiye değerlerini de eklememin nedeni ekonomik büyüklük ve sigorta sektörü büyüklüğü arasında proporsiyonu kıyaslayabilme imkanı sunması. Türkiye ekonomisinin neredeyse onda biri büyüklüğünde olan Slovakya ekonomisine göre Türk sigorta sektörünün sadece 2,5 kat büyüklükte olması.

Sadece CEE ülkeleri değil OECD ülkeleri geneli ile bir kıyaslamaya gittiğimizde ve OECD üretim toplamını 100 değer birim olarak kabul ettiğimizde 2017 yılı itibariyle %0,1 üretim payını yakalayan Slovakya, elde ettiği ivme ile artış oranlarında bölgenin diğer ülkeleri olan Macaristan, Polonya, Çekya’yı geride bırakmış durumda.

Düşük nüfusuna göre yüksek bir penetrasyona sahip olan Slovakya, bu önemli özelliği ile piyasa büyüklüğü olarak geride kaldığı ülkeleri geçmekte ve Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde önemli bir avantaj elde etmektedir.

Genç ve eğitimli nüfusunu Avrupa Birliği üyeliğinin getirdiği avantajlar ile birleştirmek için sigortacılık ve finansın diğer alanlarında iddialı faaliyetler gerçekleştirmeyi planlayan Slovakya, InsurTech alanında da bir hub olmayı istemekte. Henüz resmi bir platformun kurulmadığı ülkede bu yöndeki çalışmaların hızı her geçen gün artmakta.

Slovakya’nın sigorta sektörü açısından avantaj sağlayan diğer bir özelliği ise Avrupa sigorta şirketlerinin operasyonel birimlerinin transfer edildiği elverişli bir istihdam sahasına sahip olması. Genellikle Slovak gençlerini istihdam eden ve 1.600 çalışanı ile birçok sürecini Bratislava’dan yöneten reasürans devi Swiss Re, aynı zamanda ülke ekonomisi için önemli bir istihdam kaynağı da sağlamakta. Brexit sonrası İngiliz piyasasından birçok sigortacının Avrupa Birliği için operasyonları Bratislava’ya taşımayı düşündüğünü belirten Slovak yetkililer, Türkiye piyasasını 80 milyonluk genç nüfusu ve henüz gelişme aşamasındaki sigorta sektörü ile oldukça cazip bulduklarını da konferans sonrası görüşmelerde dile getirdiler.

#Slovakia, #InsuranceMarket, #SWOTAnalysis, #OECD, #GDP, #Penetration, #GrossPremiumProduction, #CEECountries, #EUMarket, #ZeynepStefan

 1,577 total views

Fin.techsummit 2019

25 Eylül’de Slovakya’nın başkenti Bratislava’da üçüncüsü düzenlenen Fin.techsummit organizasyonuna hem açılış konuşmasını yapmak hem de bir saatlik bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere davet edildim. Banka ağırlıklı fintech ile sigortacılığa yönelik InsurTech’in konuşulduğu ve iki ayrı salonda gerçekleşen konferans hem Slovakya piyasasını tanımam hem de yaptığım açılış konuşmasında değindim konulara aldığım geribildirimler açısından benim için oldukça verimli geçti.

Slovakya ilginç ve mensubu olduğu CEE (Central East Europe – Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya ve üç Baltık ülkesi Estonya, Letonya and Litvanya’dan oluşan Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi) ülkelerinden ayrılan özelliklere sahip bir ülke. Vienna Insurance Group’un son zamanlarda sadece bu bölgede yoğunlaşan satın almalarını takip ettiğimden CEE’deki sigortacılık kapasitesine aşinayım ancak Slovakya piyasasının canlılığını ilk defa yerinde gözlemleme fırsatı buldum. Konferansa hazırlık aşamasında Slovakya ile ilgili yaptığım piyasa analizini ‘Slovakya S.W.O.T. Analiz’ yazısında bulabilirsiniz.

Konferansa geri dönersek, açılış konuşmasında bana ayrılan zaman başlangıçtaki aksamalardan dolayı 15 dakika ile sınırlıydı. Kısa zamanı değerlendirmek adına sürekli tekrarlanan yapay zeka, makine öğrenmesi, nesnelerin interneti gibi InsurTech’in sıcak başlıklarına girmek yerine, zira 15 dakika bu konuların sadece adlarını tekrarlamaya yetecekti,  sigortacılığın sosyal tarafını anlatan ve makro perspektife sahip bir konuşma yapmayı uygun buldum. Değindiğim nokta ise benim açımdan işin felsefesini anlatan teminat açığı (protection gap) kavramı idi. Sigorta sektöründeki her gelişmenin aslında sigortalılık oranının arttırılması ve böylelikle teminat açığının düşürülmesi amacına hizmet ettiğini tekrarlamakla birlikte, hem Avrupa genelinde hem de dünyada teminat açığının artış hızının sigortalılık artış hızından daha yüksek olduğu altını çizdiğim noktalardan bir tanesiydi. Bu konuda yapılan çalışmaların yeterli kapsamda olmaması ve yıllara yayılan gelişmelerin kantitatif verilerle desteklenememesi ise durumun vehametini arttırmakta. Yani teminat açığı alanında boyutlarını tam olarak bilemediğimiz bir riskle karşı karşıyayız. Ayrıca, konuya sigorta ve reasürans şirketleri ile birlikte finansal piyasaları yönlendiren resmi kurumlar da girdiğinden ne gibi önlemler alınabileceği sorusu sahipsiz kalmakta ve birçok platformada dile getirilmesine rağmen yukarıda saydığım etkenler ve olayın makro boyutu nedeniyle çok yavaş ilerleme kaydedilebilmekte. Doğal afetlere karşı korunaklı bir iklime ve coğrafi yapıya sahip olmasına rağmen, sigortalı olma bilincinin yerleştirilmesi ve  sigortalılık oranının arttırılması adına çalışmalarına hızla devam eden Slovakya düzenleyici kurumu da benim konuşmama ithafen dengeli bir finansal sisteme girişin ancak sağlam bir sigorta piyasasından geçtiğini gördüklerini ve çalışmalarına hız verdikleri bilgisini dinleyiciler ile paylaştı.    

Öğleden sonraki oturumda ise Axa Slovakya COO’su Libor Stodola ve Lighting Beetle kurucusu Michal Blažej ile tüketici davranışları üzerinden sigortacılık tekniğindeki değişimleri ve beklentileri tartıştık. Bu konuşmada altını çizdiğim öncelikli konular verinin eski ve yeni versiyonları, sigorta dilindeki müşteri lehine sadeleştirme çalışmaları ve aslında bütün bunların temelinde yer alan veri sahipliği ve kullanım haklarının belirlenmesi konularıydı. Konuşma sırasında birçok defa GDPR ve veri sahipliği ile ilgili gelen sorular Slovakya’da da veri sahipliğinin henüz tam anlaşılamadığını gösterir nitelikteydi. Bu kanımı destekleyen diğer bir durum ise konferansa katılan birçok start-up’ın sosyal medyaya konulan verilerin onaysız olarak kullanılabileceğine yönelik ön kabulleri ve buna dayanan iş modelleriydi. Benzer yaklaşımlar Mart 2019’da Frankfurt’da gerçekleştirilen kongrede de karşıma çıkmıştı. Artık aktif olan GDPR’la alakalı bu muğlaklık önümüzdeki dönemde sektördeki irili ufaklı birçok kuruma yasal yaptırımların uygulanacağını gösterir nitelikte. 

#KeyNoteSpeech, #FinTechSummit2019, #Slovakia, #CEE, #GDPR, #ProtectionGap, #InsurTech, #SWOTAnalysis, #ZeynepStefan

 2,250 total views

BaFin 2018 – 2019 Değerlendirmesi ve 2020 Beklentileri

Almanya düzenleyici kurumu BaFin (Bundesanstalt für Finanzdienstleistungsaufsicht) tarafından hazırlanan ve Temmuz 2019’da kamuoyu ile paylaşılan 2018 – 2019 yılı değerlendirme raporu önümüzdeki 3 yıllık dönemde Almanya ve Avrupa piyasaları için önemli ipuçlarını bizlerle paylaşmakta.  Genel olarak Brexit, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde gerçekleştirilen ve finansal piyasaları yakından ilgilendirecek düzenlemeler, MiFID II (Markets in Financial Instruments Directive), dijitalizasyon ve kara para aklama konularını detaylı bir şekilde inceleyen 200 sayfalık rapor 3. yılına giren Solvency II sermaye yeterlilik rejiminin Alman sigortacıları tarafından ne şekilde uygulandığına ve uygulanması gerektiğine yönelik de değerlendirmelerini bizimle paylaşmakta.

BaFin raporunu Avrupa Birliği üyesi ülkelerin düzenleyici kurumları tarafından hazırlanan yayınlardan ayıran birinci özellik Almanya’nın ortak sigorta pazarındaki payı. OECD tarafından en son 2017 yılı verileri ile hazırlanan sigorta sektörü değerlendirme raporuna göre 310,4 milyar Dolar brüt prim üretimi, 173,3 milyar Dolar hasar ödemesi, %24,7’lik yabancı yatırımcı oranı ve OECD ülkeleri toplamının %6,1’i kadar olan üretimi ile Almanya, sadece sektör lideri sigorta ve reasürans şirketleri ile değil, genel üretime katkısı ile de önemli bir konumda. Sigorta farkındalığının çok yüksek olduğu bu ülkede piyasayı düzenleyen kurumun değerlendirme ve öngörüleri dünya genelindeki diğer sigortacılar için de haliyle büyük önem taşımakta. 2012 yılından beri yakından takip ettiğim yıllık raporda yer alan önemli noktaları sizinle paylaşmak isterim.

Önceki senelerde olmayan ve ilk olarak 2018 yılı değerlendirmesinde karşımıza çıkan iki kavram büyük veri ve yapay zeka (BDAI – Big Data and Artificial Intelligence) ile Türkçe’ye dağıtılmış defter teknolojisi olarak çevrilen DLT (Distributed Ledger Technology) raporda geniş yer bulmuş durumda. Büyük veri yönetimi ve yapay zekaya ve sigorta sektöründeki uygulamalarına önceki yazılarda etraflıca değinmiştik. DLT ise başka bir yazıya konu olabilecek kadar ayrıntılı ve sigortacılık adına önemli bir konu, bu detaya önümüzdeki yazılarda değineceğim.

BaFin’in altını çizdiği birinci unsur finansal kurumlar için sadece bilgi işlem altyapılarına yönelik detaylı ve yeni yaptırımlar getirecek düzenlemelerin planlanıyor olması. Düzenleyici kurumun bu niyeti altyapının sigorta şirketleri için gelecek yıllarda daha da önemli bir varlık olacağının ve sektör için siber stress testlerinin gerçekleştirileceğinin habercisi. BaFin’in dikkat çektiği diğer bir nokta ise altyapı yetersizliği dolayısıyla Solvency II gibi önemli bir düzenlemeden ve Avrupa Birliği genelindeki tek pazar uygulamasından şirketlerin yeterli ölçüde faydalanamadığı. Tek pazar uygulaması ile birlikte gelmesi beklenen tek düzenleyici kurum mekanizamasının (SSM – Single Supervisory Mechanism) gerekliliği de bu vesileyle kamuoyuna hatırlatılmakta. Avrupa Birliği çerçevesinde sigortacılık kanunlarını da tekleştirmek isteyen ve Avrupa Komisyonu aracılığıyla ESAs (European Supervisiory Authorities) kanunu üzerinde çalışmaya devam eden ülkeler, gelecekte Asya ve Amerika piyasalarına karşı varlıklarının devamı için bu adımı elzem bulmaktalar.    

Ve tabii ki dijitalizasyon. BaFin burada farkını ortaya koyarak diitalizasyonu sadece sigorta şirketlerine neler getireceği açısından değil, piyasanın düzenleyicisi olarak kendine neler getireceği açısından da değerlendirmekte. Yakından takip ettiğim İtalya, Avusturya ve İsviçre piyasaları içerisinde bu yaklaşım bir ilk! Bünyesinde bir CDO (Chief Digital Officer) pozisyonu oluşturan ve bütün süreçlerini dijitalleştirme yolunda önemli adımlar atan BaFin, hem veri yönetimi hem de şirket analizi görevlerini teknolojik gelişmelerle birlikte yenilemeyi planlamakta. Finansal piyasaların geleceğini dijital hizmetlerde gören BaFin, kendi geleceğini de bu yönde kurguluyor. Dijitalizasyonun artması ile birlikte sektör içerisinde sirayet riskinin (contagion risk) de arttığının altını çizen BaFin, VAIT (Supervisory Requirement for IT in Insurance Undertakings) ve BAIT (The Supervisory Requirements for IT in Financial Institutions) olarak adlandırılan ve bilgi işlem risklerini kontrolü amaçlayan iki düzenlemeyi de önceki yıllarda yürürlüğe almıştı.

Uygulamada üçüncü yılına giren ve raporda geniş yer bulan Solvency II de BaFin’in halen yakın takibinde. Risk türlerine göre farklı sermaye yeterlilikleri belirlemeyi esas alan düzenlemede faiz riskiyle alakalı EIOPA’ya iletilen düzeltmeler halen gerçekleştirilmedi. BaFin tarafından da sıklıkla tekrarlanan düzeltme taleplerine cevaplar için verilen tarih ise 2020. Ancak Komisyon ve Avrupa Parlamentosu’nun 2020 yılı gözden geçirmesi birçok risk türüyle ilgili değişiklik öngörmekte ve EIOPA, hesaplamalardaki kapsamlı bir yöntem değişimi yerine yıllara yayılan düzeltmelerin piyasa açısından daha faydalı olacağı görüşünde. BaFin’in yaklaşımı da bu yönde. Yani 2020 yılında Solvency II sahasında hem hesaplamalarda hem de raporlama standartlarında farklı bir atmosfer bizi bekleyecek.

Son olarak BaFin’in üzerinde durduğu ve benim de yüzde yüz katıldığım önemli bir kavramdan bahsetmek isterim: Riski azaltmak, paylaşmaktan iyidir. (Risk reduction is better than risk sharing). Çatısı altında olan finans şirketlerinin mevcut yapılarına ve kurumsal hedeflerine bu perspektiften bakan BaFin, Avrupa sigorta sektörünün geleceğinin de  öncelikle bu kavram çevresinde şekillendirilmesinden yana. Sigorta sektöründe tek pazar uygulamasının devamlılığını da bu kavramın iyi işletilmesine bağlayan BaFin, her adımında sürdürülebilirliği dikkate aldığını da raporda sıklıkla belirtmekte. #BaFin, #EuropeanInsuranceMarket, #EIOPA, #EuropeanCommision, #SolvencyII, #CDO, #BAIT, #VAIT, #SSM, #ESAs, #BDAI, #DLT, #ContagionRisk, #ZeynepStefan

 1,133 total views,  1 views today